Kanser hastalarına kemoterapi yerine akıllı ilaç tedavisi!
Bir hastaya kişiye özel tedavi seçeneği sunabilmemiz için kişinin kanser dokusu veya kanında dolaşan tümör DNA’sı elde edilerek özel yöntemler ile tümörün akıllı ilaçlara uygun olup olmadığı test edilir. Günümüzde moleküler patoloji olarak adlandırılan hassas gen analiz yöntemleri ile tümörün kaynaklandığı organa bakılmaksızın kanserleşme sürecinde ana rol alan gen bozuklukları saptanmaya çalışılır.
Elde edilen sonuçlardan yola çıkarak, günümüze kadar yapılan çalışmalar ve elde var olan hedefe yönelik tedavi ilaçları gözden geçirilerek multidisipliner onkoloji ekibince bu durum değerlendirilir ve hastaya uygun bir tedavi seçeneği olup olmadığına karar verilir.
Tarihi olarak kanser tedavisi sitotoksik (kanser hücresini öldürmeyi hedefleyen) kemoterapi uygulamalarının deneysel seçimlerine dayanır. Bu tedavi seçimleri ve çalışma dizaynları kanserin bulunduğu dokuya göre yapılır. Neredeyse 50 yılı aşkın süredir bu yöntemler ile elde edilen gelişmeler, günümüzün modern kemoterapiler ile tedavi stratejilerini oluşturmuştur.
Hassas onkoloji olarak adlandırılan yeni tedavi yaklaşımlarında ise, organdan bağımsız olarak yeni nesil sekanslama yöntemleri ile tümöre özgü genetik farklılaşmayı saptayarak tedavi seçimi yapılır.
Bunlar Ne Demek?
Eskiden farklı bireylerde ortaya çıkan benzer organ kanserlerinin aynı biyolojik özellikte olduklarını varsayardık. Yeni bilgilerin hızla ortaya çıkması sonucu aynı hastanın vücudunun değişik yerlerine metastaz yapmış tek organdan kaynaklanan bir kanser türünün bile değişik organlara yerleştiğinde farklı genetik özellikler taşıyabileceğini gördük.
Son 20 yılda kanser tedavisinde kişiye özel tedavilerde kullanılan akıllı ilaçlar benzer organlardaki benzer genetik değişikliklerde uygulanırken bir şey daha fark edildi. İlacın etki ettiği kanserleşmeye neden olan genetik bozukluk farklı bir organdan kaynaklanan kanserde de ana kanserleşme nedeni ise bu grup hastalarda da aynı ilaç etkili olabilmektedir.
Akıllı İlaçlar
Son yıllarda uygulamaya giren doğrudan kanser hücrelerini öldüren “akıllı ilaçlar” ile özellikle akciğer, lösemi, kalın bağırsak kanserinde yaşam süresinin belirgin oranda arttığı belirlendi.
Çeşitli kanser türleri üzerinde uygulanan araştırmalardan elde edilen ve tıbbi literatüre giren sonuçlara göre, metastazlı kalın bağırsak tümöründe normal şartlarda 3-6 ay olan yaşam süresi, yeni kemoterapilerle birkaç yıla, akıllı ilaçların kullanılmasıyla da 5 seneye çıktı.
Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Yaylacı, 1-7 Nisan Kanser Haftası dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, kanser tedavisinde her geçen gün yeni teknolojilerin kullanılması ve yeni moleküllerin geliştirilmesiyle önemli mesafe alındığını, hastaların yaşam kalitesinin arttığını ve sağ kalım oranlarının yükseldiğini söyledi.
Hücrelerin, anormal hale dönüşen işlevlerini bloke etmek amacıyla üretilen hedefe yönelik ilaçların “akıllı ilaçlar” olarak isimlendirildiğini dile getiren Yaylacı, bu ilaçların vücutta sadece kanser hücrelerini hedef aldığını bildirdi.
Akıllı ilaçların artık hemen hemen tüm kanser türünde kullanıldığının altını çizen Yaylacı, “Şu anda meme kanseriyle ilgili birçok yeni, hedefe yönelik ilaç bulunuyor. Her hastada olmasa da kalın bağırsak, mide kanseri, akciğer kanserinin bir bölümü ile yumuşak doku, kemik iliği, lenfoma, pankreas gibi birçok kanser türünde bu ilaçlar kullanılıyor.” dedi.
Yaylacı, belli kanser türlerinde klasik kemoterapiyle hastanın ömrünün uzatılmaya çalışıldığını ifade ederek, erken dönem tümörlerinde genellikle hastanın cerrahi, yardımcı tedaviler, kemoterapi ve hormon tedavisi uygulandığını anlattı.
İleri evre bazı kanser türlerinde ise klasik yöntemlere hedefe yönelik ilaçların eklenmesiyle birlikte tedavi şansının biraz daha arttığının altını çizen Yaylacı, “Ancak ilerlemiş birçok kanser türünde hala hastanın şifa bulması sağlanamıyor. Bu kanserlerde kemoterapiler belli süre yaşam süresini uzatabilirken, hedefe yönelik ilaçlar bu tedavilere ilave katkılar sağlıyor ve hastaya ilave yaşam süresi veriyor.” diye konuştu.
Öte yandan kanser tedavisinde kemoterapinin her koşulda önem taşıdığına değinen Yaylacı, kemoterapi sürecinde bulantı, kan düşüklüğü, enfeksiyona yatkınlık, bağırsak problemleri, ağız yaraları, saç dökülmesi, el ve ayaklarda uyuşukluk gibi yan etkiler olabileceğini anımsattı. Yaylacı, “Bu yan etkilerin yüzde 90’ı geçicidir. Özellikle kadınlarda kemoterapi tedavisi sırasında saç dökülmesi sıklıkla görülür. Tedavi bittikten sonra saçlar yeniden uzar.” bilgisini verdi.