İnsanlar Klonlanmalı Mı?

Teknolojinin ve bilimin ilerlemesiyle beraber hastalıkların tedavisi, insan ömrü, çocuk sahibi olmak gibi sorunlara değişik çözümler üretilmeye başlandı. Dolly’nin klonlanması da bu tip sorunların çözümü için ışık oldu ve bilim insanları daha ileriye giderek insanların klonlanması hakkında çalışmalar yürütmeye başladı. Peki  insanlar klonlanmalı mı, klonlanmamalı mı? Etik değerler açısından uygun mu, ne gibi zararları var ve yararları nedir? gibi sorulara bu yazımızda cevap arayacağız.

Klonlama Nedir?

Klonlama terimi, biyolojik bir varlığın genetik olarak aynı kopyalarını üretmek için kullanılabilecek bir dizi farklı işlemi açıklar. Orijinal ile aynı genetik makyaja sahip kopyalanmış materyal, bir klon olarak adlandırılır. Araştırmacılar, genler, hücreler, dokular ve hatta koyun gibi tüm organizmaları da içeren çok çeşitli biyolojik materyalleri klonladılar.

Related Post

İnsanlar Klonlanmış Mı?

Birçok yüksek oranda dile getirilen iddialara rağmen, insan klonlama hala kurgu gibi görünüyor. Şu anda kimsenin insan embriyolarını klonladığı konusunda sağlam bir bilimsel kanıt bulunmamaktadır. 1998’de, Güney Kore’deki bilim adamları bir insan embriyosunu başarılı bir şekilde klonladıklarını iddia ettiler, ancak klonun sadece dört hücre grubu olduğu zaman deneyin çok erken kesildiğini söyledi. 2002 yılında, insanların uzaylılar tarafından yaratıldığına inanan bir dini grubun parçası olan Clonaid, ilk klonlanmış insan olduğunu iddia ettiği şeyin doğumunu duyurmak için bir basın toplantısı düzenledi. Bununla birlikte, araştırma topluluğunun ve haber medyasının tekrar eden taleplerine rağmen, Clonaid, bu klonun veya iddia ettiği diğer 12 insan klonunun varlığını doğrulamak için hiçbir kanıt sunmamıştır.

2004 yılında Güney Kore’deki Seoul Ulusal Üniversitesi’nden Woo-Suk Hwang tarafından yönetilen bir grup, Science dergisinde bir test tüpünde klonlanmış bir insan embriyosu yarattığını iddia ettiği bir makale yayınladı. Ancak, bağımsız bir bilimsel komite daha sonra bu iddiayı destekleyecek bir kanıt bulamadı ve Ocak 2006’da, Science, Hwang’ın makalesinin geri çekildiğini açıkladı. Teknik açıdan bakıldığında, insanlar ve diğer primatların klonlanması diğer memelilerde olduğundan daha zordur. Bunun bir nedeni, iğ proteinleri olarak bilinen hücre bölünmesi için gerekli olan iki proteinin, primat yumurtalarındaki kromozomlara çok yakın konumlandırılmasıdır. Sonuç olarak, donör çekirdeğine yer açmak için yumurta çekirdeğinin çıkarılması, hücre bölünmesine müdahale ederek iğ proteinlerini de ortadan kaldırır. Kediler, tavşanlar ve fareler gibi diğer memelilerde, iki iğ proteini yumurtaya yayılır. Böylece, yumurta çekirdeğinin çıkarılması, iğ proteinlerinin kaybıyla sonuçlanmaz. Ayrıca, yumurta çekirdeğini çıkarmak için kullanılan bazı boyalar ve ultraviyole ışığı primat hücrelere zarar verebilir ve büyümesini engelleyebilir.

Klonlama İle İlgili Bazı Etik Konular Nelerdir?

Gen klonlaması, günümüzde büyük ölçüde kabul edilen ve dünya çapında birçok laboratuvarda rutin olarak kullanılan dikkatle düzenlenmiş bir tekniktir. Bununla birlikte, hem üreme hem de terapötik klonlama, özellikle insanlarda bu tekniklerin potansiyel kullanımı ile ilgili olarak önemli etik sorunları ortaya çıkarmaktadır. Üreme klonlaması, daha önce var olan veya hala var olan başka bir insanla genetik olarak özdeş olan bir insan yaratma potansiyelini sunacaktır. Bu, bireysel haysiyet, kimlik ve özerklik ilkelerini ihlal ederek, insan haysiyetiyle ilgili uzun süredir devam eden dini ve toplumsal değerlerle çelişebilir. Bununla birlikte, bazıları üreme klonlamanın steril çiftlerin ebeveynlik hayallerini gerçekleştirmelerine yardımcı olabileceğini öne sürmektedir. Diğerleri, insan embriyolarını, embriyo taraması veya embriyo seçimi yapılmak zorunda kalmadan, ailede çalışan zararlı bir genden geçmek için bir yol olarak görür.

Terapötik klonlama, hastalık veya yaralanmadan muzdarip insanların tedavisi için potansiyel sunarken, test tüpünde insan embriyolarının imha edilmesini gerektirir. Sonuç olarak, muhalifler, embriyonik kök hücreleri toplamak için bu tekniği kullanmanın, bu hücrelerin hasta veya yaralı insanlardan faydalanıp yararlanılmamasına bakılmaksızın yanlış olduğunu iddia ederler. Klonlama tedavi amaçlı olarak düşünüldüğünde insanda iyi izlenimler bıraksa da işe insan ve insanın içinde taşıdığı hırslar girdiğinde çok tehlikeli boyutlara ulaşabilir. Örneğin bir canlının bazı organları (kalp, ciğer gibi) hasar gördüğünde başka bir canlının organı o canlıya takılamaz, DNA’lar uyuşmadığı için organı hasar gören canlının antikor sistemi bu organı kabul etmez ve dolayısıyla bu tür vakalarda sonuç ölümdür. Fakat organı hasar gören canlının herhangi bir hücresi kullanılarak yapılan klonlama sonucunda dünyaya gelecek bebeğin DNA’sı organı zarar görmüş olan canlı ile uyum gösterir ve organ nakli gerçekleşebilir.

İşte bu noktada insanın içindeki para hırsı göz önüne alındığında, ödenen para karşılığında bir çok hasta insanın klonlarının sadece organları alınmak için dünyaya getirilebileceği gerçeği ortaya çıkar. Klonlama sonucunda doğan ve organı alınan canlı doğal olarak ölürken, organı hasarlı olan birey parası sayesinde bir süre daha yaşayabilir. Bu tür bir olay tam bir ahlak çöküntüsüdür ve ne kadar yasa çıkarsa çıksın yada ne kadar önlem alınırsa alınsın bu olayın önüne tam olarak geçebilmek mümkün değildir. Klonlama çalışmaları sonucunda meydana gelecek insan kopyaları endişe yaratmıştır . Bu durum gerçekleştiği takdirde var olan “genetik çeşitliliğin” yok olacağı ve böylelikle “doğal dengenin bozulacağı” konusundaki endişeler giderilene kadar etik kuralların konulması, hukuksal düzenlemelerin yapılması kaçınılmaz olmuştur.

İnsan kopyalamanın ortaya çıkaracağı başka bir sonuç da; dünyanın diğer kültürlerine mensup gruplarını kendine hizmet ile yükümlü gören ırkçı bir anlayışın, hiçbir ahlâkî kaygı taşımadan bu yöntemi kötüye kullanmasıdır. Klonlama karşıtlarının itirazları arasında; insan genetik havuzunun zarar görmesi, klonlama sonucu organların zarar görmesi, bağışıklık sisteminin zayıflaması, doğum oranlarının düşmesi ve erken yaşlanma gibi olumsuz tıbbı sonuçlar yer almaktadır. Kişilerin klonlama ile kendileri veya sevdikleri için yedek parça üretmesi, bu yönteme karşı diğer bir endişeyi ortaya koymaktadır. Çocuğuna kemik iliği nakli gereken bir ailenin uygun bir verici bulamadığından, çocuklarının klonunu üretip dünyaya gelen bebeği verici olarak kullanmaları ahlâki açıdan kabul edilemez görülmektedir.

Kopyalamaya karşı görüşlerin birinin temelinde; bu tür bir işlemde insanın kendi doğasının değiştirilmesi tehdidinin olmasıdır.

Neden İnsan Klonlamak İsteniyor?

  • Hiçbir yöntemden sonuç alınamayan infertil çiftlerin genetik yönden kendi soyundan olan bir çocuk sahibi olması sağlanabilir.
  • İnsanlar kaybettikleri sevdiklerini klonlatıp geri kazanmak isteyebilir.
  • Genetik yönden “gelişmiş insanlar” üretilebilir.
  • Organ nakli ihtiyacına yönelik yedek parça amaçlı klonlama istenebilir.

Klonlamanın Yararları

  • Nesli tükenen canlı türlerini klonlama
  • Çiftlik Hayvanları üretiminde klonlama
  • İnsan tedavi edici proteinlerinin üretimi için klonlama
  • Ksenotransplantasyon ve klonlama (ayrı cinslerden olan organizmalar arasında doku nakli)
  • Hücre üzerinde terapiler ve klonlama
  • Besin elementleri ve klonlama
  • Hayvan Hastalıklarından modeller ve klonlama
  • Yaşlanma ve Kanser araştırmalarında Klonlama

Sormamız Gereken Sorular

  • Tüm yeni teknolojilerin umulmadık etkileri olmuştur. Klonlama gibi olağanüstü kritik bir teknolojiden umulmadık sonuç beklememek aşırı iyimserlik olmaz mı?
  • Tasarlanmış organizmalar oluşturabilme işi, birileri tarafından kötüye kullanılabilir mi?
  • Klonlama yaygınlaştığı ölçüde genetik çeşitlilik azalacaktır! Bu durum genetik hastalıklarda artışa yol açabilir mi?
  • Gelecekte klonlamanın yaygınlaşması durumunda, klonlanmış bir çocuğa kendisinin nasıl oluştuğunu nasıl açıklarsınız?
  • Klonlanmış çocuklara toplumun bakış açısı nasıl olacak?
  • Yaşayan birinin hayatını kurtarmak için bir “hayat”(ya da embriyo için “potansiyel hayat”) oluşturup kendi amacına göre kullanmak etik midir?
  • Kök hücre elde etmek için bir klon yapıp, sonra da kalan parçaları atmak “düşük” ile eşdeğer mi?

Prof. Sir Lan Wilmut

Dolly’in klonlanmasını gerçekleştiren bilim insanı prof. Sir Lan Wilmut’a soruluyor:

İnsanın Klonlanması Söz Konusu Mu?

“Bir kere koyunun klonlanmasında kullanılan teknik primatlarda kullanılmaya uygun değil. Ayrıca bir insanı insan yapan beynidir. Siz insanı klonladığınız takdirde ortaya orijinaline benzer bir insan çıkar, ama beynini tüm kayıtlarıyla birlikte klonlayamazsınız. Özetle dış görünümü aynıdır ama nasıl kişilikle karşılaşacağınızı bilemezsiniz. Ayrıca insanın klonlanmasını niçin istiyorsunuz? Önce bu sorunun yanıtını vermeniz gerek.” Diyor.

Dolly’den Sonraki Çalışmalar

2003 yılında Dolly’nin ölümünden sonra Wilmut çalışmalarını Edinburgh’taki Rejeneratif  Tıp Merkezi’nde sürdürdü. Buradaki çalışmaları tedavi amaçlı klonlamanın önünü açtı. Örneğin domuz hücrelerinde bulunan proteinler insanlardakinin aynısıdır. Dolayısıyla hemofili tedavisi için gerekli olan proteinlerin üretiminde, hatta transplant hastaları için dönör organ sağlanmasında bu yöntem yararlı olabilir.

ABD’de insan embriyolarından kök hücre elde etme çalışmaları yasaklanınca İngiltere bu konuda liderliğe soyundu. Bu ortamda Ian Wilmut 2005 yılında insan kök hücresi üretmek için insan embriyolarını klonlama lisansı aldı. Wilmut’un birinci hedefi Motor Nöron Hastalığı denilen dejeneratif bozukluğun potansiyel tedavisini bulmaktı.

İnsan Embriyonik Hücre Kullanımına Son

İki yıl sonra Japonya’da Dr. Shinya Yamanaka yetişkin bir fareden alınan deri hücrelerini yeniden programlayarak pluripotent kök hücre durumuna dönüştürmeyi başardı. Wilmut, Yamanaka’nın yöntemini hemen benimseyenler arasında yer aldı. Bu yöntemin insan hücreleri için de uygun olduğunu açıklayan Wilmut, bundan sonra insan embriyonik kök hücreleri ile çalışmayacağını duyurdu. Wilmut’a göre yetişkin hücrelerden uyarlanmış pluripotent hücreler Parkinson, inme ve kalp hastalıklarının tedavisi için daha büyük bir potansiyel taşıyor.

Bugün insan yetişkin deri hücrelerinin pluripotent durumuna dönüştürülmesi artık kabul gören bir uygulama alanı. Ve Wilmut Dolly’yi klonlamak için kullandığı nükleer transfer sistemini terk ederek, çalışmalarını bu yeni sistemden yararlanarak sürdürüyor.

Hastalık Tedavisinde Yeni Bir Çağ

Sir Lan, pluripotent kök hücresi tedavisinin tıp tarihinde yepyeni bir sayfa açmakta olduğunu söyledi. Nasıl ki enfeksiyon hastalıklarının tedavisinin bulunması, yıllar önce milyonlarca hastanın umudu olduysa, bu yöntemin de gelecekte tedavisi bugün olanaksız olan birçok hastalığa çare oluşturacağına dikkat çekiyor. Ne var ki bu yöntemin yaygın olarak kullanılabilmesinin önünde pek çok engel bulunuyor. Öncelikle işlemin basitleştirilmesi, hata payının düşürülmesi, hücre terapisi için bir “kütüphanenin” oluşturulması gerekiyor. Örneğin omuriliğe yerleştirilen bir pluripotent hücrenin yıllar sonra dişe dönüşmesi hata payının henüz çok yüksek olduğunun bir göstergesi.

Doktor Panayiotis Michael Zavos

Doktor Panayiotis Michael’e soruluyor:

İnsan Klonlama Çalışmalarınız Şu An Ne Aşamada?

Geçtiğimiz yıllarda klonlama tekniğiyle oluşturduğumuz insan embriyolarını 4 kadına naklettik ancak bu kadınların hiçbirinde gebelik gerçekleşemedi. Henüz devam etmekte olan sağlıklı bir gebeliğimiz yok.

Şayet Gelecekte İnsan Klonlama Çalışmalarınız Başarılı Olursa Klon İnsanın Normal İnsandan Ne Gibi Farkları Olacak?

Öncelikle hem annenin hem de babanın genetik bilgisi yerine yalnızca tek bir bireyin genetik bilgisine sahip bireyler olacak. Bir klon, klonlanan kişinin genlerinin tamamına sahip olacak (yaklaşık 35 bin gen). Ancak fetüs gelişimi sırasında gen ifadelerinde çeşitlilik olacaktır. Bu nedenle de dış görünümleri çok benzeseler bile birebir aynı olmayabilir ancak arkada yatan genetik yapı birebir aynı olacaktır.

“Şubat 1997’de Dolly’nin doğuşunu bildirmemizin bu derece inanılmaz dikkat çekmesinin nedeni, belki de Dolly’nin dikkatleri insan klonlamasına yöneltmesiydi. Ümit ediyorum ki, bu netice asla ortaya çıkmasın.”    -Sir Ian Wilmut

Mervenur Yetim: Merhaba; ben Mervenur Yetim 1997 Şanlıurfa doğumluyum. Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü mezunuyum. Sürekli çalışan, kendini geliştiren ve daha çok şey öğrenmek için çabalayan, öğrenmeye açık ve çalışmayı çok seven biri olarak öğrendiklerimi herkesle paylaşmayı amaçlıyorum. mervenur_yetim@outlook.com mail adresinden ulaşabilir, merak etiğiniz şeyleri sorabilirsiniz.
Benzer İçerikler