BilimGenelMakaleler

Çöp DNA Aslında Çöp Değil Mi?

Google News Abone Ol

Birçoğunuz çöp DNA’yı duymuştur. Yine de isterseniz bir hatırlayalım….

Çöp DNA Nedir?

Kalıtsal özellikler, DNA adı verilen ikili sarmalın üzerinde bulunan genler tarafından nesilden nesle aktarılır. DNA’nın en temel işlevi, protein kodlamaktır. Ancak DNA’da protein kodlamayan bölgeler de bulunur. Bu bölgelerin bazılarının bilinen hiçbir biyolojik işlevi yoktu ve karşılaştırmalı gen analizleri bu bölgelerin canlılara doğaya uyum konusunda herhangi bir avantaj sağlamadığını gösterdi. Çöp DNA, herhangi bir işlevi olduğu bilinmeyen DNA bölgelerini tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Bu DNA insan genomunun %98’ini kapsıyor. İnsan genomunun %98’inin çöplük olarak adlandırılan intronlardan oluşuyor olması fazlasıyla kafa karıştıran bir olay değil mi? Peki intronların yararı var mı?

Son yıllardaki çalışmalar bu çöp DNA’ların hayati önem taşıdığını gösteriyor.

Son çalışmalara göre protein kodlamayan DNA kısımlarının başka genlerin kodlamasını kontrol ettiği gözlemlendi. Bunu mRNA (messenger RNA) aracılığıyla yapıyorlar.

Genetik mühendisliği adına yapılan ve yapılmakta olan araştırmaların odak noktası DNA’yı anlamak ve onu daha işlevsel hale getirerek canlıya uygulamaktır. DNA’ın 1950’lerde keşfedildiğini göz önüne aldığımızda ve halen intronların işlevini bilmediğimizi düşündüğümüzde, onun ne kadar karmaşık bir yapıya sahip olduğunu ve ne sırlar barındırdığını anlıyoruz.

eLife dergisinde yayınlanan araştırmaya göre, aslında çöp olmaktan çok uzak olan bu diziler, kromozomların hücre çekirdeği içinde birbirine tutunmasını sağlıyor; ki bu da hücre için hayati önem taşıyan bir durum. Bu işlevin farklı canlılar arasında korunduğu da bulgular arasında. Farklı türler arasında korunarak sonraki nesillere aktarılan özelliklerin canlılar için evrimsel önem taşıdığı ortak bir kanı.

Araştırmacılar öncelikle hücrelerin uydu DNA’sı olmadan nasıl davranacağını görmek istemişler. Çalışmanın etapları ise şöyledir; uydu DNA, tekrar eden uzun dizilerden meydana geldiği için kesip çıkartmak veya mutasyon yoluyla işlevsiz kılmak seçenekler arasında değil. Bu sebeple de bu diziye bağlanan D1 proteini hedef alınıyor. D1 proteini, çalışmada kullanılan model organizma olan Drosophila melanogasterden (meyve sineği) çıkarıldıktan sonra üreme hücreleri olan gamet hücrelerinin öldüğü gözlemleniyor. Ölen hücrelerin, micro nukleus olarak isimlendirilen ve bir kısım DNA ile hücre çekirdeğinin dışında bir yapı oluşturması da oldukça ilgi çekici. Çünkü DNA’nın tamamı çekirdek içinde bulunmadığında hücre hayatta kalamıyor.

Araştırmacılara göre D1 proteini kromozomları çekirdekte bir arada tutmak amacıyla uydu DNA’ya bağlanıyor. D1 proteini bağlanmadığı taktirde de hücrenin sonu pek iyi olmuyor.

Ekip, benzer deneyleri fare modelinde uygulamış ve aynı sonuçlara ulaşmış. Bakalım bizi daha ne gelişmeler bekliyor. Takipte kalın… 

Meysa Kardelen Akan

Merhabalar, ben Meysa Kardelen Akan. 20 yaşında, moleküler biyoloji ve genetik lisans öğrencisiyim. Bilime özellikle de genomik tıp'a ilgim var. Her zaman daha çok araştırarak, yeni bilgiler öğrenmeye çalışıyorum.  Okul dışında derneklerde görev alarak her gün bir başka insana bir iyilik katmaya çalışıyorum. Yazılarımla ilgili aklınıza takılan noktaları, katmak istediğiniz şeyleri ya da herhangi bir yazı konusu fikri için lütfen mail atmakan çekinmeyiniz. [email protected]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir