Yaşam İçin Beslenmenin Önemi
Yaşam bir süreçtir. Yaşam sürecini oluşturan her dönemin kendine özgü özellikleri vardır. Kendine has olan bu dönemlerin avantaj ve dezavantajları bilinirse, sağlık ve dinçlik korunarak anatomik, fizyolojik, psikolojik, mental özellik ve kapasitelerinin bilinmesi, bunların bilinçli ve rasyonel kullanımı, korunması yaşamın her dönemindeki dezavantajların en aza indirilmesini, avantajların ise optimal düzeyde kullanımını ve değerlendirilmelerinde yeterli ve dengeli beslenme, düzenli ve bilinçli egzersiz, eğitim düzeyi ve iyi alışkanlıkların kazanılması, büyüme ve gelişmenin üst seviyede gerçekleşmesini, vücudun yıpranma dan sağlar. Bütün bunlar bireyin bedenen, ruhen ve sosyal yönlerden tam bir iyilik halinde olmasını sağlayarak, sağlıklı, huzurlu ve mutlu yaşamın temelini oluşturacaktır.
Yaşamın her döneminde sağlık ve dinçliğini koruyabilen insan, kendisi ve çevresiyle barışık, yaşam isteğiyle dolu demektir. Başka bir ifadeyle, kendini ve çevresini yeterince bilen, kendisi ve çevresiyle barışık insan, sağlıklı, dinç ve mutlu insandır. Yaşam isteğini yitirmiş, bedenen, ruhen ve sosyal yönlerden yüklenerek yaşlanan bireyin bir asırdan fazla yaşamasına olsa olsa işkencelerle dolu trajik bir yaşam diyebiliriz. Bunun için yaşamın her döneminde sağlık için tüm çevresel koşulların iyi bilinmesi ve değerlendirilmesi gerekir.
Sağlıklı, yaşam isteğiyle dolu, huzurlu ve mutlu bir yaşam sürdürebilmenin ön koşulu yaşamın başlangıcından itibaren yaşam sürecinin tüm özelliklerinin bilinmesi ve buna uygun yaşanmasına mümkün olur. Bu nedenle her dönemde bilinçli ve uygun yaşam ile sağlık ve dinçliğin korunarak yaşamın sürdürülmesinde çevresel etkenlerin rolü göz ardı edilemez. Örneğin çevre koşulları, canlının enerjisinin ne kadarını yaşamını sürdürmeye, ne kadarını çoğalmaya harcayacağı üzerinde etkilidir. Bunun için canlıların besinlerden aldığı enerjiyi nasıl elde ettiklerine ve nasıl harcadıklarına bakarak, yaşam sürelerini ve doğal seçiminin nasıl bir evrimsel değişim gerçekleştirdiğini anlayabiliriz.
İklim, çevrenin coğrafik ve jeolojik yapısı, bireyin yaşam kalitesi, sigara, alkol, stres ve duygusal olmadan kaçınma, sosyoekonomik ve eğitim düzeyi, düzenli sağlık kontrolü, insan biyolojisi ve çevrenin bilinmesi ve iyileştirme çabaları, dinlenme ve uyku sürelerinin ayarlanması, hijyenik koşullar, sosyal çevreyle olumlu iletişim kurma, sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz yapma ve ruhsal yapının korunması gibi insanın yaşam sürecini etkileyen birçok çevresel etmen bulunmadım. Her bireyin genetik yapısının farklı oluşu ve genlerin kendilerini ifade etmelerinde bile çevresel etkenlere bağlı olmaları nedenleriyle, bireylerin yaşam biçimleri ve süreçleri de farklı olur.
Yaşam sürecinde karşılaşılan güçlüklerin yaşam süreci ve kalitesi üzerine etkileri çok önemlidir. Günümüzde basın ve yayın organlarında uygun kullanılmayan cep telefonlarının ekonomik güçlüklerin kansere yol açtığı konusundaki yayınları, çevre ve yaşam koşullarının öneminin anlaşılmasına yardımcı olacaktır.
Sağlığı etkileyen çevresel etkenlerin her biri ayrı bir araştırma olabilecek kadar geniş kapsamlıdır. Bunlardan beslenme konusu üzerinde pek çok spekülatif düşünce üretilmiş ve bunların uygulamaya yönelik olanlarının bazılarında hala fikir birliğine varılmıştır. Hatta daha önce teklif edilen uygulamaların eksik veya hatalı yönleri araştırmalarla tespit edilerek, bunların yerine yeni elde edilen sonuçların uygulanması istenmiştir. Bu amaçla beslenmenin sağlığın üzerine etkileri konumuzu oluşturmaktadır.
Okul Öncesi Çocuklarda Beslenme
Çocukların sağlıklı yetişkin bireyler olabilmesi, anne karnında başlayarak sağlıklı bir ortamda büyümelerine bağlıdır. Sağlıklı olarak dünyaya gelen bebek, yeterli ve dengeli beslenmenin sürmesi ve aşılarının zamanında yapılması, banyo, güneşlenme, egzersiz vb. İyi bir bakım ile sağlıklı bir çocuk olarak büyür ve gelişir.
Çevreden aldığı uyarılar çocuğun fiziksel, zihinsel ve ruhsal yönden büyümesinde ve gelişmesinde etkin rol oynar, yeterli ve dengeli beslenme alışkanlıkları kazandırır.
Kazanılan beslenme alışkanlıkları ileri ki yaşlarda görülecek şişmanlık ve şişmanlığa bağlı kronik hastalıklar, zayıflık, malnütrisyon vb. Pek çok hastalığın oluşumunu etkiler.
Okul öncesi çağda çocuklar evde annelerini, babalarını, bakıcılarını, diğer büyüklerini, okulda ise öğretmenlerini taklit ederler. Bu nedenle çocuğun yanında büyükler yemeklere karşı olumsuz davranışta bulunmamalı, olumlu davranış içinde olmalıdırlar. Tabii ki çocukların hemen doğru beslenme alışkanlıklarını kazanması beklenemez, bu zamanla oluşur. Ancak anne, baba ve kardeşler, okul öncesi çağındaki çocuklar için iyi birer modeldir. Yemek yeme adetleri aile sofrasında edinilir. Aile sofrası yeterli ve dengeli beslenme için iyi bir model oluştururken, aynı zamanda aile bireylerinin bir araya geldiği mutlu bir ortam da olmalıdır.
Bu çağdaki çocukların bazı yiyecekleri sevmeleri ya da sevmeleri günden güne değişebilir. Çocuk haşlanmış yumurtayı bir gün severek yerken, altı ay boyunca yemeyi reddedebilir. İştah düzensizdir ve bu önceden belirlenen bir durum değildir.
Akşam yemeği bütün ailenin bir araya geldiği öğün olmasına rağmen çocuk için en az tüketilen öğündür. Çocuklar genelde iki öğün yemek yiyebilir ve akşam yemeğinden önce enerji ve besin öğesi gereksinimlerini, aralarda yedikleri abur cubur yiyeceklerden karşılayabilirler.
Normal büyüme eğrisi gösteren çocuklarda 15-18. Aylar arasında iştah en düşük düzeydedir. 1-5 yaş arası çocuklar aileye, çevreye duyduğu tepkiyi yemek yememek dile getirmektedirler. Ancak çocuk normal büyüme ve gelişme gösteriyorsa, çocuğun beslenme alışkanlıkları sorun yaratmıyorsa, çocuk gereksinimi kadar yiyorsa zaman zaman öğün atlaması çok sorun yaratmaz. Hatta bu tür düzensizlikler birkaç gün sürse de çocukta önemli bir sağlık sorununa neden olmaz.
Sonuç
Yapılan çalışmada kaynak olarak kullanılan yazılı ve sözlü kaynaklardan elde edilen bilgiler sonucunda okul öncesi çocuklarda beslenme alışkanlıklarının kazandırılması çok zorlayıcı süreçlerde gerçekleştiği gözlemlenmiştir. Karşılaşılan sorunlar karşısında aileler ve çocukların bir çok yöntem geliştirmelerine rağmen yine çoğu çocuğun dengesiz ve düzensiz beslendiği sonucu ile karşılaşılmıştır. Dengeli ve düzenli beslenme, günün her öğününde tüm besin değerlerinden eşit ve az miktarda olsa almaktır.
Ailelerin bir kısmı bu bilince sahip olup bu bilinçle çocuklarını beslemeye çalışsalar da çocuklar farklı farklı tepkiler verip ya kendi tercihleri ile ya da çevresinden etkilenmesi sonucu edindiği alışkanlıklar doğrultusunda bir beslenme alışkanlığı kazanabilmektedir. Çevreden etkilenerek kazandığı bu bir takım alışkanlıklar sonucu çocuğun gelişim evreleri etkilenmektedir. Gelişim dört evreden oluşmaktadır ve bu evreler birbirleri ile bağlantılı olup her evre diğer evrelerinde gelişimini etkilemektedir. Gelişim evreleri Fiziksel gelişim, bilişsel gelişim, kişisel gelişim ve sosyal çevre gelişimidir. İlk gelişim evresi olan fiziksel gelişim yetersiz beslenme sonucu olumsuz olarak etkilenerek diğer gelişim evrelerini de etkiler. Böylelikle birey olumsuz bir gelişme evresi geçirdikten sonra yaşamının bir çok kısmı olumsuz etkilenmektedir.
Çocuğun beslenme alışkanlıklarının kazandırılması sürecinde özenli ve bilinçli bir davranış sergilenmelidir. Çocuğa yeterli ve düzenli bir beslenme alışkanlığı kazandırılması doğrultusunda bireyin yaşamı olumlu bir şekilde etkilenebilmektedir.