Birçok insan zaman zaman yahut hayatının belirli bir döneminde uykusuzluktan yakınmıştır. Uykusuzluk 21. yüzyılın en önemli sorunlarından biri. Toplumda Her 3 kişiden birinde uykusuzluk görülmektedir. Kaliteli bir uykunun insan için çok değerli bir nimet olduğunu kuşkusuz hepimiz biliyoruz. Uyku hem bedensel hem de zihinsel dinlenme için şart.
Uyku ve Beynin Muhteşem Sistemi
Uyku, beynin diğer organlardan ayrılmasını sağlayan biyolojik bir sistemdir.
Vücudumuzdaki her organın çözmesi gereken temel sorunlar vardır, bunlardan ilki; vücut hücrelerinin çalışması için gereken enerjinin temini. Özellikle beyin için çok daha önemlidir. Beyin, vücudun sahip olduğu enerjinin yaklaşık olarak 1/4’ünü kendi için kullanır. Hemde kütlece vücudun sahip olduğu kütlenin sadece %2’sine tekabül etmesine rağmen.
Enerji ihtiyacını sahip olduğumuz damarlar yardımıyla, besin dolaşımı ile sağlıyoruz. Fakat bunun yanı sıra enerji ihtiyacı karşılandıktan sonra ortaya çıkan ikinci bir temel sorun çıkıyor. Açığa çıkan yan atık ürünlerin dışarı atılması için gereken ikinci bir sisteme, yani lenf sistemine ihtiyaç duyarız. Bu sistem ile toplanan atık ürünler sonradan tekrar kan damarlarına verilerek uzaklaştırılır.
Lenf sistemine bakıldığında vücudun her yanına uzanan ikinci bir damar ağı diyebiliriz fakat, dikkat edilirse beynimizde hiç lenf damarı olmadığını da görebiliriz. Bu o kadar tuhaf bir detay ki, beyin gibi fazlasıyla aktif çalışan bir organ tabiki de çok fazla atık yan ürün ortaya çıkarmaktadır. Diğer organların aksine atıkların temizlenmesi için gereken sistem, beyin için işe yaramıyor. Peki beyin kendini nasıl temizliyor?
Beynin Temizleme Sistemi, Alzheimer ve Uyku Bağlantısı
Beyin sahip olduğu beyin omurilik sıvısının, beyindeki kan damarlarının yüzeyi boyunca salgılanarak tüm beynin atıkları doğrudan kan damarlarının yüzeyi yardımıyla kana verilerek uzaklaştırılır. Yani böylelikle, beynimiz gibi yoğun çalışan ve beyinde ekstradan bir boşluğun da olmaması sebebiyle bu sistem beynimiz için hem alandan hem de zamandan tasarruf demektir.
İşin daha tuhaf olan yanı ise, beyin tüm bu şahane temizleme mekanizmasını yalnızca uyku esnasında gerçekleştiriyor. Dahası, muhteşem beynimiz uyku sırasında beyin hücrelerini küçülterek omurilik sıvısının daha kolay geçebilmesi için alan açıyor.
Ve gelelim ilginçlikte zirveye, hepimizin beyni şuan bir protein olan amyloid-beta isimli atık yan ürün oluşturuyor. Amyloid-beta’nın önemi ise; Alzheimer hastalarının beyinlerinde çok fazla Amyloid-beta birikmesi ve beyin hücrelerine tutunarak kümeleşmesi sonucu beynin kendini temizlemesi için gereken boşlukların tıkanması ile temizliğin yapılamaması bu korkunç hastalığın önemli sebeplerinden biri olmasıdır.
Son klinik çalışmaları henüz Alzheimer hastası olmayan kişilerin hastalıktan önce ki dönemlerinde uykusuzluk veya kalitesiz uyku problemleri yaşadıklarını gösterdi. Uykusuzluk veya uyku problemleri doğrudan olmasa da dolaylı olarak Alzheimer için etkenlerden biri.
Peki Uykusuzluk Genetik Olabilir Mi?
Bir insanın uykuya dalması yaklaşık olarak 25 ile 35 dakika arasındadır. Uykusuzluğun tanımını koyabilmek için ise haftada 3 kere, 6 saatten az uyumak yeterlidir. Peki uykusuzluğun sebebi nedir? Psikiyatrik ya da biyolojik nedenlerden kendini gösterebilir, fakat şuan bu sebeplerin çok daha ötesinde bir sebepten bahsetmek istiyorum.
Bu Mutasyon Nedir ve Nelere Sebep Olur?
Günümüzde, geceleri geç yatıp gündüzleri kalkmakta zorlanan, bir türlü gece gündüz kavramına vücudunu alıştıramayan ve geceleri uykuya dalma süreleri normalden çok daha uzun olan insanların uyku sorunlarının tek sebebinin bir gen mutasyonunun sonucu olduğunu Türk ve Amerikalı bilim insanları kanıtladı. Bilkent, Rockefeller, Cornell Universitesilerinin ve Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Sağlık Enstitüsü(National Institutes of Health-NIH)’nün ortaklaşa çalışmaları bu genetik mutasyonu ortaya çıkartmayı başardı. Araştırma sonuçlarına göre, bu tip mutasyona sahip insanların biyolojik saatleri, normal insanlara göre 2-2,5 saat gecikmeli olarak çalışıyor. Yani bu insanların bir günü dünyanın bir gününden daha uzun olmakta ve bu da uyku düzenlerinde farklılığa dönüşmektedir.
Mutasyon “Kriptokrom 1-CRY1” geninde ortaya çıkmaktadır.CRY1 geninde tek bir nükleotidin değişmesiyle ortaya çıkar.Geç uyku fazı (DSPD) olarak adlandırılan hastalığı ile ilgili tanımlanan ilk gen olma niteliği de taşımaktadır. Araştırmalar gösterdi ki, bu mutasyon nüfusun %10′ unda kendini göstermektedir.
DSPD tanısı, anksiyete, depresyon, dikkat eksikliği, kalp-damar rahatsızlıkları, şeker ve obezite ile birlikte görülebilir. Bu tanıya sahip insanlar gündelik hayata uyum konusunda büyük problemler yaşarlar. Öyle ki, sürekli jet-lag yaşanılıyor gibi hissedilebilir. Kişi güneşin doğması ile gelen yeni güne henüz hazır değildir.
Mutasyonun Toplumda Bulunma Yüzdeleri
Araştırmacılar, Avrupa ve Akdeniz bölgelerindeki insanların her 75-100’ünde 1 ortaya çıktığını belirtiyor. Buna göre; ülkemizde 1 milyon, Avrupa’da ise ortalama 10 milyon insanda bu mutasyon taşınıyor.
Tedavisi
Güneş ışıklarının ve doğru dalga boyundaki ışınların moleküler düzeyde iyileştirici etkisi olduğu da bu deneyle kanıtlanmış.