Son yüzyıllarda insanların kafasını karıştıran ve aydınlatılmaya çalışılan “dinozorlar nasıl yok oldu?” sorusu bundan milyonlarca yıl önceye dayanıyor. O zamanlarda yazılı kaynak bulunmamasından ötürü ortaya atılan teoriler, teoriden ileri gidemeyecek kadar radikal düşüncelerdir.
Dinozorların Yok Oluşunu Anlatan Teoriler
Dinozorların yok oluşu hakkında birçok senaryo üretilmiştir. Bunlardan en bilinenlerini; dünyaya meteor çarpması, volkanik patlama, kıtaların ayrılması, suların yükselmesi, buzul çağ başlangıcı ve bunların bazılarının aynı anda ortaya çıkışı şeklinde sıralanabilir.
Volkanik Patlama
Dinozorların yok olmasıyla ilgili teoriler arasında popüler olanlardan bir fikir, volkanik patlamadır. 65 milyon yıl öncesine kadar dünya üzerindeki hakimiyeti üzerinde barındıran dinozorların, gezegenimizdeki büyük volkanik aktiviteler ile yaşamlarının son bulduğu düşünülüyor.
Bu fikre göre, çok sayıdaki volkan arka arkaya patlayarak gezegenimizin atmosferini kaplayan zehirli gazlar oluşturmuştur. Daha önce Oxford Üniversitesi’nden bilim insanları, Merkezi Atlantik Magmasal Saha (CAMP) ismi ile bilinen küresel bir yok oluş ile iklim değişikliğinin baş göstermesi ve dinozor neslinin tükenmesinde etkili olabileceğini ifade etti. Günümüzde CAMP aktivitesinin, yer yüzünde 11 milyon kilometre kareyi kapsadığı ve CAMP’ın aktivitesinin bundan 200 milyon yıl önce artış gösterdiği düşünülmekte.
Suların Yükselmesi
Küçük bir kesim suların aniden yükselmesi ile beraber, dinozor neslinin büyük çoğunluğunun felaketten etkilendiğini düşünmektedir. Suların yükselmesinden etkilenmeye kesim ise zaman içerisinde çeşitli sebepler ile yok olmuş olabilir.
Kıtaların Ayrılması
Dinozorların neslinin tükenmesinde etkili olduğu düşünülen bir diğer faktör ise kıtaların ayrılmasıdır. Milyonlarca yıl öncesinde, günümüzdekinin aksine bütün kıtalar birleşik tek ve büyük bir kıta halindeydi (görselde ifade edildiği gibi).
Pangea (Tümkara) olarak isimlendirilen bu yapı, 165 yıl öncesine kadar varlığını korurken, daha sonra yavaş ayrılmaya başlayarak günümüzdeki şeklini almıştır.
Pangea döneminde okyanusların yerine sığ denizlerin bulunduğu ve dinozorların bu tek kıtada varlığını sürdürdüğü ifade edilmektedir.
165 milyon yıl sonra kıtaların ayrılması ile beraber, dinozorların besin zincirindeki değişikliğe adapte olamaması ve bundan önemli ölçüde etkilendikleri düşünülmektedir.
Buzul Çağın Başlaması
Buzul çağı, Alp ve Kutup buzullarının genişlemesi ile ifade edilmektedir. Bu durumun ortaya çıkmasında, dinozorların sindirim sonrasındaki ortaya çıkardıkları gazın, iklim değişikliğine sebep olduğu düşünülüyor. Ortaya çıkan bu gaz, ani iklim değişikliğine sebep olarak, dinozor neslinin sonunu getirmiş olabilir. Bunun dışında dünyaya bir gök taşının çarpması sonucunda, ortaya çıkan toz miktarı atmosfere yayılarak güneş ışınlarının yer yüzüne ulaşmasına engel olmuş ve buzul çağ baş göstermiş olabilir.
Dünyaya Meteor Çarpması
Dinozor neslinin tükenmesinde etkili olduğu düşünülen bir diğer teori ise dünyaya meteor çarpmasıdır. Luis Alvarez ve oğlu Walter Alvarez tarafından ortaya atılmış ve 1980’lerden sonra oldukça popüler olmuştur. Luis Alvarez, 1968 yılında temel parçacık fiziğine katkılarından, çok sayıda rezonans keşfinden ve hidrojen kabarcığı testi veri analiz tekniğinden ötürü, Nobel Fizik Ödülü’ne layık görülmüştür (1968 Nobel Fizik Ödülü).
Dünyaya büyük bir gök taşının çarptığını ifade eden görüşün en büyük kanıtları arasında, Meksika’nın Yukatan yarım adası açıklarına düşen meteor olarak gösterilmektedir. 10 kilometre çapa sahip olduğu tahmin edilen meteorun saatte 54 bin kilometre hızla yol aldığı tahmin ediliyor. Çarpışmanın etkisi ile aşağıdaki görselde göründüğü üzere Chicxulub krateri oluşmuştur.
Çarpışma sonucunda yüksekliği 100 metreyi geçen dev dalgalar, şiddetli depremler oluştuğu düşünülmektedir. Bununla birlikte ortaya çıkan yoğun sülfür gazı nedeni ile atmosfer kaplanmış ve güneş ışınlarının dünyaya ulaşması engellenmiş, bunun sonucunda da dünya karanlık çağa girmiştir.
Karanlık çağdaki en büyük zarar bitki ekosisteminde yaşanmıştır. Bitkiler güneş ışınlarından mahrum kaldığından fotosentez yapamamış, besin ve oksijen üretememiştir. Oksijen miktarındaki düşüş ve besin zincirinde önemli yer tutan bitkilerin miktarındaki azalma sonucunda, onlarla beslenen otobur ve bu otoburlar ile beslenen etoburlar açlıktan nasibini almıştır. Ayrıca bazı kaynaklarda, çarpışma ile ortaya çıkan sülfür gazı ve toz bulutu ile birlikte güneşin dünyaya ulaşması engellenmesinden dolayı bu canlıların D vitamininden yoksun kaldığı düşünülmektedir. Pek çok canlıda olduğu gibi dinozorlarda da D vitamini oldukça önemli işler yapmaktadır. (D vitamini eksikliği, dinozor yumurtalarında embriyo gelişimini kötü etkileyebilir ve yumurtadan çıkmadan önce ölümlerine neden olmuş olabilir, bu nedenle tüm dinozor ailesinin üremesine engel olur.)
Kaynaklar:
- La Terre du Futur
- Nobel Prize
- Hürriyet
- CNN Türk
- BBC
- PubMed