Çilecilik kavramını öneren Arthur Schopenhauer, Hint felsefesinden yola çıkarak bu terimi önermiştir. Hint felsefesi denildiği zaman aklımızda soyut, uygulanması zor ve absürt düşünceler yer edebilir. Bu anlayışta ise filozoflardan önce, Brahmanların oluşturduğu bir sınıf söz konusudur. Bunun yanında yaşayışın kendine özgü tavırları her sınıf için söz konusudur.
Hint felsefesinde kast sistemi vardır ve bu sistem sınıflar arası bir farklılığa işaret etmektedir. Çilecilik kavramı Hint felsefesinde olağan, normal bir durumdur. Hint felsefesi çile kavramının açıklamasını şu şekilde yapmıştır : “Ey saygıdeğer kişi! Bu kemikten, deriden, kastan, ilikten, etten, er suyundan, kandan, göz yaşından, çapaktan, sümükten, tükürükten, terden, dışkıdan, ödden ve salyadan oluşan, kokuşmuş vücutla nasıl mutlu olunur?! İsteklerin, öfkenin, kızgınlığın, tutkunun, korkunun, kuşkunun, ürkekliğin, kıskançlığın, özlemin, tiksinmenin, açlığın, susuzluğun, yaşlılığın, ölümün, hastalığın ve daha başkalarının uğrağı olan bu vücutla nasıl mutlu olunur?! Hem bu dünyada her şey gelip geçici, bu sinekler ve böcekler ve benzerleri gibi şu otlar ağaçlar gibi önce oluyor sonra yok oluyor. Dahası da var; denizlerin kuruması, dağların devrilmesi, demir kazığın titremesi, fırtınaların kopması, yerin çatlayıp göçmesi… Bütün bunların olabildiği bir yerde nasıl mutlu olunur?! Sonra, bir gün her şeyden bıkılır; sonra yine her şeye yeni baştan başlanır!”
Görüldüğü üzere yaşama karşı olabildiğince düşünceli, reddedici bir tavrı vardır Hint felsefesinin. Çin felsefesi daha çok topluma yönelik bir felsefi düşünce olsa da Hint felsefesi bireysel anlam taşır. Bireyin kendini anlamlandırması gerektiğini, kendini merkeze koyup öyle yaşaması gerektiğini savunmuştur.
Schopenhauer felsefesinde de buna benzer bir anlayış vardır. Çilenin üzerine gidilmesi gerektiği, acıyı aşmak için acıya alışılması gerektiğini söylemiştir. Böylece acıya insanın cevabı çileciliktir. Çileyle acıdan çıkılır. İşte bu düşünce ve anlayış Hint felsefesini metafizik bir boyuta sürükler. Reenkarnasyon ya da ruh göçü çileci yolda ilerlemeyi bilen insanın son durağıdır. Son aşama ise Nirvana.
Hint felsefesinde Brahman ve Atman diyalektiği bulunur. Bu diyalektikte birlik aranır. Aslında sadece Brahman vardır ama Brahman, Atman’da aranır. İnsanın Atmanı onun özüdür.
Kendi coğrafyamızda Hint felsefesiyle ilgili yazan bir yazıda ise: “Sami dinler, Tanrıyı her şeyin üstünde, buyurucu, efendi olarak ve insanı da Tanrının kulu olarak görürlerken, Hintli, her ikisinin de gerçekte bir olduğunu öne sürer.”
Yeni bir makaleniz ile karşılaşmak oldukça hoş. Sıkı takipteyim Ali Bey, devamını bekliyorum.
Çok teşekkürler 😊