Gece gökyüzüne baktığımızda neden karanlık görürüz? Gece gökyüzünün karanlık olması aslında bizim için çok sıradandır. Güneş yok, o yüzden karanlık oluyor deriz. Ama bu sıradanlığın arkasında bir paradoks yatıyor.
Eskiden evrenin sonsuz olduğuna inanılırdı. Evrenin her yöne genişlediği düşünülüyordu. 17. yüzyılda Johannes Kepler de evreni gözlemlerken “Eğer evren sonsuzsa benim baktığım her noktada bana uzak ya da yakın, ışığı parlak ya da sönük en az 1 yıldız olması lazım.” diye düşündü. Sonuçta baktığı her nokta sonsuza gidiyorsa elbet o noktada yıldız olmalıydı. Bu sonsuz evrenin her yanından gelen yıldızların ışığını topladığımızda, en az Güneş’ten gelen kadar ışık gelmesi gerekiyordu ve gece de gökyüzünün Güneş gibi parlak olması gerekiyordu. Bu paradoks 1832’ye kadar düşüncede kaldı. 1832’de Alman gök bilimci Heinrich Olbers bu paradoksu formüle etti.
Edgar Allan Poe‘nun Aklını Kurcalamış
“Yıldız silsileleri sonsuz olsaydı, arka planda kalan gökyüzü bize tıpkı Galaksi’nin sergilediği gibi tekdüze bir parlaklık olarak görünürdü. Böyle parlak bir arka planda hiçbir nokta olamayacağı için yıldızlar da görünemeyecekti. Dolayısıyla bu şartlar altında teleskoplarımızın gökyüzünde her yönde bulduğu boşlukları açıklamanın tek yolu şöyle düşünmektir: Karanlık görünen bu arka planın bize olan uzaklığı o kadar muazzamdır ki ondan bize henüz hiçbir ışık ulaşamamıştır.”
Bu paradoksu açıklayacağı düşünülen bir teori, çok uzaktaki yıldızların ışığının dünyamıza doğru gelirken soğrulması. Ancak bu düşüncede bir terslik var. Eğer evren sonsuzdan beri varsa, soğrulan enerji de sonsuz olmalı ve bu enerjinin zamanla tekrar ışıma yaparak saçılması gerekiyordu. Ancak böyle bir şey olmadı. Günümüzde gök bilimcilerinin yaptığı uzayı farklı dalga boylarıyla gözlemleme çalışmasında da soğrulan enerji bulunmadı.
Heinrich Olbres, evrenin sonsuz olmadığını ve içinde sonsuz yıldız bulunmadığını düşündü. Böylelikle her baktığımız yerde yıldız bulunmayacaktı. Bu düşünce doğruydu.
20. yüzyılda Edwin Hubble, büyük patlama teorisi ile evrenin sonsuz olmadığını göstererek bu paradoksa tam bir açıklama getirdi. Ancak büyük patlama teorisine göre evrenin başlangıcında büyük bir ısı ve ışık vardı. “Bu ışık nereye gitti peki?” diye aklımıza yeni bir soru geliyor. Büyük Patlama Teorisine göre, evrenin başında var olan ışık, evren genişlediğinden zamanla kırmızıya kaydı. Aslında evren, ilk zamanlardaki ışıkların kalıntılarıyla dolu. Ancak dalga boyu bizim göremeyeceğimiz kadar küçük.
Sonuç olarak, gece neden karanlıktır sorusu bile bize evrenin sonsuz olmadığını, belli bir süre var olduğunu ve yıldızların da ömürlerinin sınırlı olduğunu gösteriyor.