Ether Yunancada göğün maviliği anlamına gelir. Türkçeye ise esir olarak geçmiştir. Peki nedir bu esir maddesi? En baştan bir bakalım:
Esir (Ether) Maddesi Nedir?
1704 yılında Newton Opticks adlı bir kitap yazdı. Bu kitabın içinde ışık hakkında bir çok tez bulunmaktaydı. Bunlardan biri de ışığın parçacıklı yapıda olduğuydu. Bunun üzerine bilim dünyasında ışık hakkında tartışmalar çoğalmaya başladı. İleri ki zamanlarda ise Huygens ışığın dalgalardan oluştuğunu savundu ve Maxwell de bunu deneyleriyle kanıtladı. En sonunda ise 1800li yıllarda Young’ın çift yarık deneyiyle ışığın elektromanyetik bir dalga olduğu ispatlanmış oldu.
Işığın dalgalı bir yapıda olması bilim insanlarının aklını karıştırmıştı. Çünkü bir dalganın yayılabilmesi için bir ortama ihtiyacı vardı. Örneğin su dalgasının ortamı deniz ve ya ses dalgasının ortamının hava olması gibi. Ancak ışık uzayda yani boşlukta da yayılabiliyordu. Bunun üzerine bilim insanları tüm evreni kaplayan bir maddenin olduğunu savundular. Ve evet bu madde ether (esir) maddesiydi.
Bilim insanlarına göre esir, görünmez ve gizemli bir maddeydi. Ağırlığı yoktu ve hareketsizdi. Ayrıca ışık gibi çok hızlı bir dalgayı iletebilmek için çok yoğun olmalıydı ancak aynı zamanda havadan bile hafif olmalıydı. Ve dünyadaki hiçbir cihazla tespit edilemezdi. Ne kadar mantıksız görünse de bir çok bilim insanı buna sıkı sıkıya inanıyordu. Michelson ve Morleyde bunlardan bazılarıydı.
Michelson-Morley Deneyi
Deney 1881 yılında Albert Michelson tarafından yapılmıştır. 1887 yılında ise Edward Morley tarafından Western Union Üniversitesinde daha iyi ekipmanlarla tekrar yapılmıştır. Ancak sonuç değişmemiştir.
Michelson ve Morley esir maddesinin varlığını savunuyorlardı ve bunu ispatlamak için deney yapmışlardı ancak deneyleri onlara esir maddesinin olmadığını ispatladı.
Deneyin Amacı
Bu deneyde esir maddesi ile dünyanın hızını ölçmek amaçlanıyordu. Dünya döndüğü için esir de onunla birlikte dönüyordu ve eğer birbirine zıt iki ışık tutulursa biri diğerinden daha hızlı olmalıydı. Mesela bir akarsu düşünün; eğer akarsunun aktığı yönde giderseniz daha hızlı gidersiniz ancak aynı kuvvetle zıt yönde giderseniz daha yavaş gidersiniz. Deneyde de bu mantık vardı.
Deneyde Michelson ve Morley bir ışık kaynağını aynalarla birbirlerine dik yöneltip tekrar yansımaları sonucu detektöre yönlendirdiler. Yönleri farklı olduğu için ışığın biri esirle aynı yönde diğeri zıt yöndeydi bu yüzden detektöre farklı zamanlarda gelecek ve detektör ona göre girişim deseni oluşturacaktı. Ancak sonuç hiç de bekledikleri gibi değildi çünkü girişim deseninde hiçbir farklılık yoktu. Böylece Michelson ve Morley kendi savundukları görüşün yanlışlığını kanıtlamış oldular.
1920li yıllarda Albert Einstein’in görelelelik kuramları ve kuantum ışığın yapısını bizlere daha iyi açıklamaktadır.